IMPOSTER SENDROMU: BAŞARILARIN ARDINDAKİ GÖRÜNMEYEN SAVAŞ
- Defne incekara
- 17 Şub
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 18 Mar
Imposter sendromu, birçok kadının hayatında bir noktada karşılaştığı, hepimizin az ya da çok hissettiği bir durum. Başarılarınız ne kadar büyük olursa olsun, içinizde bir ses "Bu başarıyı sen değil, şansın kazandı" diyor. Kurumsal dünyaya geri döndüğümde, bir an bu duyguyu derinden hissettim. O dönüşüm süreci, yaşadığım zorlukları daha da büyütüyordu.
Başarı odaklı bir çocuk olarak büyüdüm. En iyi okullarda okudum; kariyerimde global danışmanlık ve teknoloji şirketlerinde hızla yükseldim. Ama devamlı “Yeterince iyi değilim” diyordum. Kavgam hep kendimle, kendimi aşma çabasıyla ilgiliydi.
Evlenip, ikinci çocuğumu doğurduktan sonra 16 yıl boyunca çalıştığım, sürekli seyahat ettiğim, yoğun iş tempolu ama dinamik kurumsal hayatımı bir kenara bırakıp, 5 yıl boyunca tamamen iki çocuğuma odaklandım. Bu dönemde yaşadıklarım bana çok farklı bir bakış açısı kazandırdı. Ama sonra, eski şirketimden bir yönetici pozisyonu için geri dönmem istendiğinde, aklımdan geçen tek şey “Ne kadar şanslıyım!” oldu. Geri dönerken, kendimi tamamen yabancı hissettim. “Teknoloji trendlerini kaçırdım, nasıl yakalayacağım?”, “İngilizce’yi unuttum!”, “Ya geri çağırdıklarına pişman olurlarsa?” gibi düşünceler aklımı kurcalıyordu. İş gücünden uzak kaldığım yılların ardından, kendi değerimi kanıtlama baskısı beni derinden etkiledi.
Son iki yıldır, sabah akşam geç saatlere kadar herkesten iki kat fazla çalışıyorum ama hala yetersiz hissediyorum ve en önemlisi, istediğim yerde değilim.
Bir de, kadınlardan beklenen o ikili rol var: hem sevgi dolu ve destekleyici olmak hem de aynı zamanda iddialı, hırslı ve güçlü olmak. Bu çelişkili beklentiler, insanın kendi değerini nasıl algıladığını gerçekten zorlaştırıyor. Profesyonel bir koç olarak, bu duygunun ne kadar yıkıcı olduğunu ve insanların başarılarını kabul etmelerini nasıl engellediğini çok iyi biliyorum.
Koçluk yapmaya karar verdiğimde, içimde bir ses yine "Bunu yapacak kapasiten yok" diyordu. Hangi eğitimleri almış olursam olayım, hala kendimi yetersiz hissettim. Yakın çevrem bile beni eleştirdi, ama en büyük desteği kadın arkadaşlarımdan aldım.
Ve sonra fark ettim: Başarılarım hep başkalarına inanmaktan, onların başarılı olmasını sağlamaktan geliyordu ama ben kendi potansiyelime inansam da, hiçbir zaman kendimi yeterli görmedim. Imposter sendromu işte tam da burada devreye giriyor: Her ne kadar başarılarınızın kanıtı olsa da, içinizde “Henüz yeterince iyi değilim” duygusu barınmaya devam ediyor. Tüm başarılar birikiyor ama iç sesiniz her zaman “Çok şanslıydın” diyor. Başkalarına yardım ederek, onları yukarıya taşımak başarı gibi geliyor, ama kendi adınızı duyurmak, ışıkların altında olmak gibi anlar geldiğinde, bir şekilde tökezliyorsunuz. Fark ettim ki her başarımda, başkalarına yardım etmeye olan inancım, kendi potansiyelime olan inancımdan daha baskındı.
Zamanla, imposter sendromunu kabul etmeyi ve yine de ilerlemeyi öğrendim. Artık yeni bir şey yapmaya karar verdiğimde, ister koçluk yapıyor olayım, ister bir konuşma yapayım, kendime hatırlatıyorum: Yetersizlik hissim değerimi alıp götürmez, sadece bir duygu. Bu yolun bir nedeni var; tesadüfen burada değilim.
Yeni bir kariyere, role veya işe başlarken bu duyguların yeteneklerimizi yansıtmadığını unutmamalıyız – bunlar sadece büyümek için kendimizi zorladığımızı gösteren bir sinyaldir. Hepimize, başkalarının ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarımızın önünde tutmamız gerektiği öğretiliyor. Ama kendimizi yeniden güçlendirebilmek için içsel bir yolculuğa çıkmamız gerekiyor. Hayatımız, direncimiz, uyum sağlama yeteneğimiz ve inanılmaz yeteneklerimiz üzerine inşa edildi. Dünya buna ihtiyaç duyuyor ve en önemlisi, bizim buna ihtiyacımız var.
Koçluk seanslarımda, kadınlara şunu hatırlatıyorum: Mükemmel olmanıza gerek yok. Sadece istekli olmanız yeterli. Kimse her şeyi tam olarak çözmüş değil. Her şeyini çözdüğünü söyleyenler muhtemelen en güvensiz olanlardır. Bu yüzden dışarıdan onay alma ihtiyacını bırakın. Başarılarınızın, fikirlerinizin ve sesinizin çok değerli olduğunu kabul edin – odaya ait olmadığınızı hissetseniz bile.
コメント